ÜROLOJİK KANSERLER

Üroloji polikliniklerinde idrar ve üreme yollarına ait mesane, prostat, böbrek ve testis kanserleri karşımıza çıkmaktadır.
MESANE KANSERİ
Mesane kanseri, ürogenital sistemin en sık görülen ikinci kanseridir. Erkeklerde kadınlara oranla 3 kat daha sık görülür. Mesane kanseri, dünyada yıllık 350.000 yeni olgu ve 150.000 ölüm ile sonuçlanan önemli bir hastalık ve ölüm sebebidir.
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın 2020’de yayınladığı Türkiye Kanser İstatistikleri Raporu’na göre, mesane kanseri tüm yaş gruplarındaki erkeklerde 4. sırada, kadınlarda ise 13. sırada yer almaktadır .
Mesane kanserine yol açanlar arasında; sigara, mesleki kanser yapan maddelerle temas, şistozomiyazis gibi enfeksiyon hastalıkları, kronik sistit, tedavi amaçlı kullanılan siklofosfamid ilacı, kalça bölgesine uygulanan radyoterapi (ışın tedavisi), cinsiyet, yaş, ırk ve genetik faktörler önemli yer tutmaktadır. Erkeklerde kadınlara oranla 3 kat daha sık görülür.
Mesane kanserlerinin %70’i nüks etme eğiliminde olan ancak yaşamı tehdit etmeyen kasa ilerlememiş kanser iken, %30’u kasa ilerlemiş veya vücudun diğer alanlarına yayılmış olan kanserlerdir. Tedavi evresine göre değişir. Endoskopik ameliyat, mesane içerisine nüksü önlemek için ilaç verilmesi, mesanenin tamamen alınarak yeni mesane oluşturulması, kemoterapi veya radyoterapi gibi seçenekler hekiminiz tarafından uygulanacaktır.
Mesleki maruziyetlerin alınacak önlemler ile azaltılması ve toplumda tütün ürünleri tüketiminin azaltılması sayesinde gelecek dönemde mesane kanseri görülme sıklığının azalacağı ön görülmektedir.
PROSTAT KANSERİ
Dünyada erkeklerde en sık görülen kanser türüdür. Yaşlı erkeklerin hastalığıdır. Yaş ilerledikçe sıklığı artar.
Prostat kanserli hastaların çoğu kanseri ile yaşamakta daha çok kalp damar hastalıklarına bağlı ölmektedir. Bir çok prostat kanseri hasta için hiç belirti vermeyen ve önemsiz olmakla birlikte diğer grup hastalarda çok geç tespit edilirse veya tedavi edilmezse önemli ölçüde tıbbı sorunlara ve ölüme yol açabilmektedir. Bu yüzden erken tanısı önem kazanmaktadır. Ailede pozitif prostat kanseri öyküsü olan kişilerde risk artar. Prostat kanseri riskini yağlı beslenme, kırmızı et, hayvansal yağ alımı arttırırken balık tüketiminin artışı riski azaltmaktadır. Sağlıklı bir yaşam tarzı (sigara içmemek, domates ve balıktan zengin diyet, sağlıklı kiloyu korumak, düzenli fizik aktivitede bulunmak) kanserden ölüm riskini azaltmaktadır. Düzenli ve sık cinsel ilişkide bulunmak prostat kanser riskini azaltmaktadır.
Hiçbir şikayeti olmasa da akrabalarında prostat kanseri olanlar 40, diğerleri 50 yaşından sonra yılda bir kez ürolojik muayeneden geçmeli ve kanda tümör göstergesi olan PSA’ya bakılmalıdır.
Erken teşhis edilen prostat kanseri kesinlikle tedavi edilebilen bir kanser türüdür. Erken dönemde yakalanan prostat kanserini radikal prostatektomi adı verilen özel bir prostat ameliyatı yöntemi ile tüm prostatı çıkartarak veya hormon ve ışın tedavisi ile tedavi etmek mümkündür. Erken evre prostat kanserlerinde kanserli bölgenin dondurulması işlemi uygulanmaktadır. Son yıllarda yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason, interstisyel lazer tedavisi, fotodinamik tedavi gibi yeni yöntemler de denenmektedir.
Prostat kanseri sadece lokal yani bölgesel olarak yayılmakla kalmaz, kanser hücreleri lenfatik damarlar ve kan damarları ile vücuda dağılarak uzak organlara da yerleşirler. Bu durumda hormon tedavileri, radyoterapi, ağrı kesiciler ile belli bir süre hastalarda rahatlama sağlanabilmektedir.
BÖBREK KANSERİ
Yetişkin kanserlerin yaklaşık %3’ü böbrek kanseridir. En sık 50-60’lı yaşlarda görülür. Erkeklerde kadınlara oranla 2 kat daha fazla gözlenir. Nedenleri arasında genetik faktörler, kromozomal anormallikler, bazı mesleklerde temas olunan kimyasallar sayılabilir. En önemli risk faktörü sigaradır. Sigara içenlerde 2 kat daha fazla görülmektedir.
Hastaların yaklaşık %25-30’u başka organlara yayılımla başvurur.
Tüm kanserlerde olduğu gibi ilk yapılması gereken tümörün evrelendirilmesidir. Yani tümörün böbrekte yerleşimi, büyüklüğü, yayılımı, damar yapılarına, komşu lenf düğümlerine, komşu organlara, ve uzak organlara yayılıp yayılmadığının tespit edilmesidir. Böylece uygun tedavi seçimi ve hastalığın ilerde nasıl seyredebileceği hakkında bir fikir sahibi olunabilmektedir.
Tedavi, eğer tümör sadece böbrekle sınırlı ise ilk tedavisi radikal nefrektomidir. Bu ameliyat, laparoskopik veya açık cerrahi yöntemle böbreğin tümüyle, çevresindeki fasyanın, aynı taraf böbrek üstü bezinin, üreterin üst kısmının ve böbrek damarları çevresindeki lenf düğümlerinin çıkartılmasını içerir. Son yıllarda küçük tümörlerde tümörün dondurulması, yüksek yoğunlukta odaklanmış ultrasonografi ve radyofrekansla tümörün yok edilmesi gibi yöntemler de uygulanmaktadır.
Böbrek dışına yayılmış tümörlerde sağkalım iyi değildir, 5 yılda yaklaşık %10 kadardır. Cerrahi sonrası interferon, interlökin, radyoterapi, hormonal tedavi ve kemoterapi yapılmaktadır.
Hastalar ameliyattan sonra düzenli aralıklarla göğüs filmi, biyokimyasal testler ve karın tomografileriyle takip edilmelidir.
TESTİS KANSERİ
Testisin kötü huylu tümörleri nadirdir.
Testis tümörlerinin nedeni bilinmemektedir. Testis tümörleri kan yoluyla en sık akciğere, bazen de karaciğer, beyin, kemik, böbrek, böbrek üstü bezi, barsaklar ve dalak gibi organlara, lenf yoluyla karın içerisindeki lenf düğümlerine yayılım göstermektedir.
Her tümörde olduğu gibi evrelendirmek önemlidir. Testis tümöründe en sık görülen şikayet testisin ağrısız büyümesidir. Testisde meydana gelen anormal ve giderek büyüyen bir şişlik hastayı hemen tedirgin etmeli ve üroloğa gitmesine neden olmalıdır.
Testis tümöründen şüphelenildiğinde hasta bekletilmeden ameliyata alınarak kasıktan yapılan bir kesi ile testis, kordonuyla birlikte çıkartılır.
Tedavide cerrahi yöntemler, kemoterapi, radyoterapi hastalığın cinsine ve evresine göre uygulanır. Tedaviye cevap çok iyidir.
Tüm testis tümörlü hastaların düzenli takibi gerekir. Ameliyat edilen veya radyoterapi görenler ilk 2 yıl 3 ayda bir, sonraki 5 yıla kadar 6 ayda bir, sonraları yılda bir takibe alınmalıdır. Her izlemde diğer testis, karın, lenf düğümleri, akciğer taramaları yapılır. Testis kanseri tedavisinde son yıllarda alınan sonuçlar ümit vericidir. 5 yıllık sağ kalım oranları %95’lere kadar ulaşmaktadır.
Call Now Button